haber

Bozbey’den Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yetki tepkisi

Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yerel belediyelerde olan imar ve planlama yetkilerinin merkezi idarede toplanmasına eleştiriler yöneltti.  Bu anlayış ve uygulamalar ile yerinden yönetim ilkesinin göz ardı edildiği, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin sözde kaldığını ifade eden Bozbey, “Bunun son uygulamasını 14.06 2014 günü Resmi Gazete’de yayınlanan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde görüyoruz. Bu yönetmelikle bölge planları yerine mekânsal strateji plan kavramı getirilmiş eski İl Ölçeğindeki Çevre Düzeni planı, nazım ve uygulama planları hazırlanmasında uygulanacak esas ve usuller ile yeni sosyal ve teknik altyapı standartları belirlenmiştir. Yeni yönetmelik ile imar planlarında değişiklik yapmak zorunlu olmadıkça eskisi gibi kolay olmayacaktır. Yapılan yeni plan ve bütün plan değişiklikleri için yönetmeliğin 35. Maddesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayı gerekecektir. Planlarda iptal edilen resmi kurum alanı, teknik ve sosyal alt yapı alanları için ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması zorunlu hale getirilmiştir. Mekânsal planlarda yeni yönetmeliğe göre oluşturulan plan hiyerarşisi üst ölçekten başlayarak, mekânsal strateji planı, Çevre düzeni planı, nazım plan ve uygulama planı olarak belirleniyor,” dedi.


İmar ve planlama konusundaki kaos ve kargaşayı bir yönetmelik ile çözmenin mümkün olmadığını kaydeden Bozbey, “Öncelikle arsa politikalarından başlayarak imar yasasının günümüzün şartlarına göre yeni bir anlayış ve bakış açısı ile hazırlanması, belediyelerimizin daha şeffaf, katılımcı ve demokratik bir konuma getirilmesine kadar çözülmesi gerekli bir yığın sorun vardır. Çok boyutlu bu yapısıyla da planlama, yalnızca fiziksel düzenleme aracı değil, sosyal, ekonomik, kültürel gelişmenin ve doğal, kültürel değerlerin korunmasının araçlarını ortaya koyan birleştirici, dinamik ve sürekliliği olan bir süreçtir. Ulaşımdan, enerji ihtiyacının sağlanmasına, sanayi yığılmalarından, bölgeler arası eşitsizliklerin giderilmesine, küresel iklim değişikliği ve ülkenin çölleşme riskinden, doğal afetler ve deprem riskiyle baş edebilmeye kadar, birbirini bütünleyen ve ülkenin gelecek vizyonu ile örtüşen bir ülke mekânsal stratejimiz yoktur. Çok önemli ekonomik, sosyal, kültürel, imar ve çevre sorunlarıyla da karşı karşıya olan ülkemizin, geleceğine ilişkin bir ülke mekânsal stratejisinin bir an önce hazırlanması gerekir,” diye konuştu.


Büyük kent, kasaba ve kırsal alanlarda planlama süreçlerinin nasıl ve hangi kurumlar aracılığıyla gerçekleştirileceğine ilişkin olarak planlama vizyonu ve planlama stratejisi ortaya konulması gerektiğini ifade eden Bozbey şöyle devam etti: “Daha sonra da bu stratejiye uygun olarak yeni bir Şehircilik ve Planlama Yasasının hazırlanması gerekir. Ancak bu aşamada, öngörülen yeni planlama yasasının içermesi gereken temel ilke ve özellikleri kısaca aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. Planlama yetkisinin ve planlama kurumlarının parçalı yapısına son veren ve her kademede katılım süreçleriyle ilgili tüm aktörler arasında koordinasyonu ve katılımı sağlayan ve her bir kademede tek bir planlama kurumunu yetkili kılan, Planlama sürecine halkın, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, meslek odalarının, kamu ve özel yatırımcı kuruluşların katılımını kurumsallaştıran ve güvence altına alan ve bunun araç ve kurallarını belirleyen, Planlama sürecinin disiplinler arası uzmanlarla gerçekleştirilmesini güvence altına alan, planlamanın yerinde, sürekli ve dinamik bir süreç olarak gerçekleştirilmesini mümkün kılan, planlamayı yalnızca fiziki boyutta bir müdahale aracı ve iki boyutlu bir plan belgesi olarak görmenin ötesinde, ekonomik, sosyal, kültürel gelişmenin, doğal ve kültürel değerlerin, ekolojik dengenin korunmasının ve her kademede üzerinde uzlaşılan bir ortak gelecek kurma süreci olarak gören, her planlama kademesinin niteliğine göre farklı planlama süreçlerini, içeriğini ve bu içeriğe uygun, farklı bir planlama dili geliştiren, planlama ve tasarım arasında kopmuş olan bağı kuran, kademeler arası uyumun sağlanmasına ilişkin kuralları ve araçları tanımlayan yöre yaşayanlarının yaşadıkları çevreye dair sorumluluklarının ve aidiyet duygularının gelişmesini mümkün kılan bir yasa olmalıdır.”