Alkaya, “Düşünmek, doğru soruyu sorabilmek çok önemli. Cevaplar benim için hiç önemli olmadı sorular önemliydi” dedi. Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü tarafından düzenlenen Şairin Şiir Evreni söyleşilerinin bu ayki konuğu ünlü şair ve oyuncu Orhan Alkaya oldu. Nilüfer Belediyesi Şiir Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen söyleşide Şair Orhan Alkaya, Yusuf Yağdıran’ın sorularıyla yazın hayatının bilinmeyen yönlerini katılımcılarla paylaştı.
Çocukluğunda iyi bir okur olduğunu kaydeden Şair Alkaya, Nâzım Hikmet’i, babasının okuduğu şiirlerden tanıdığını kaydetti. Lise döneminde tiyatroyla tanıştığını söyleyen Alkaya, dönemin politik koşullarının kendisini yazmaya ittiğini söyledi. Şair Alkaya, “12 Eylül’den sonra Şehir Tiyatroları’ndan atıldım ve o zaman politik koşullar ile yalnızlık arayışım yazmaya yönlendirdi beni. Ama yazdığım şeyler şiir değildi. O arayış içinde kendimi derinleştirebileceğim yerin neresi olduğunu ararken şiirde iyi olduğumu fark ettim. Şiirde iyi olmak iyi şiir yazmak değil. İnsanın kelimeyle bir meselesi var. Kendini ifade etmek için kullandığı tek enstrüman olan o kelime, defalarca kullanılmış ve içindeki anlam dolmuş bir enstrüman. O kelimelerin yan yana gelmesinden oluşan cümlesel yapılar aslında kullanılmış ve dolmuş yapılar. Biz bir şeyi okumak istiyoruz ve başkalarının ifade etme biçimlerini kullanıyoruz aslında. ‘Seni seviyorum’ demeden, ‘Aşık oldum’ demeden ne insanı sevebiliyorsunuz ne de aşık oluyorsunuz. İlk kelime çıkıyor ve arkasından bilinci, düşünceyi ve algıyı sürüklüyor. Bunun çok ciddi bir problem olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başladım” diye konuştu.
“ŞİİR YAZI DİSİPLİNLERİ ARASINDA EN İMKÂNLI OLANI”
Şiiri tüm yazı disiplinleri içinde en imkânlı olanı olarak niteleyen Orhan Alkaya, “Anlamsal dolmuşlukları, klişeleri provoke etmek için en ciddi imkân ve bu imkânın peşinde koştum, ders çalıştım, çok ciddi ders çalıştım. Evimde bir kütüphane sadece sözlüktür. Çünkü sözlük okumanın ne kadar önemli bir şey olduğunu fark ettim. Bir çok meselemiz var o meselelerle yüzleşmemek mümkün değil, kaçmak mümkün ama ben de kaçamadım ve şiirin beni kullanmasına imkan verdim” dedi.
ALKAYA: TEK BİR ŞEYİ KESİN OLARAK BİLİYORUZ, ÖLECEĞİZ
Şiirlerinde en çok desteği felsefeden aldığını söyleyen Alkaya, insanın cevaplardan çok sorulara odaklanması gerektiğinin altını çizdi. Orhan Alkaya “Bir insanın kendini ifade edebilmesinin en iyi yolu bir başka insanla konuşmaktır. Sıkıntılar başlarsa ifade etmeyip yazmaya başlarsınız. Uzun uzun anlatırsınız, yazarsınız, o olmadı hikâye yazarsınız, o da olmadı en sonunda şiir yazarsınız. Bütün imkânları tüketmeden şiir yazanları ben hiç anlayamadım. O yüzden çok yazan biri olmadım. Sadece 6 kitabım var hâlâ, şuan yedinciyi toplamaya kalksam iki sene sürer. İnsanın kendine ait bir bilgisi var kanıtlanabilecek ama ikincisi yok. Tek bir şeyi kesin olarak biliyoruz ‘öleceğiz’. Bunun dışındaki hiçbir bilgimiz yüzde yüz ispatlanabilir değil. Böyle bir hayatın içine fırlatılıp atıldığınızı hissediyorsanız eğer önce burayı anlamaya çalışırsınız, bunun nedenlerini anlamaya çalışırsınız. İnanılmaz yorucu bir serüvendir bu. Bunu yaparken tabiî ki çok büyük destekler var başta felsefe olmak üzere. Düşünmek son derece önemli, doğru soruyu sorabilmek çok önemli. Cevaplar benim için hiç önemli olmadı sorular önemliydi. Bu serüvenin içinde de doğru sorular sormaktı amacım” diye konuştu.
Şair Orhan Alkaya, “ Çocukken iyi bir şiir okuruydum, iyi bir okurdum daha doğrusu. Mesela Nâzım’ı babamın ezbere okuduğu şiirlerinden tanıdım. Nâzım’ın bir şiirini italik el yazısıyla yazarak bana verdi ve hâlâ bazı Nâzım şiirlerini ezbere okuyorum ama Bahri Hazer şiirinde bir mısrayı hep yanlış okuyorum çünkü babam yanlış yazmıştı” diyerek babasıyla geçen bir anısını da katılımcılarla paylaştı. Büyük ilgi gören söyleşinin sonunda Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürü Şafak Pala, Şair Orhan Alkaya ve Yusuf Yağdıran’a teşekkür etti.