haber

Bozbey: Dilimizi korumalı ve geliştirmeliyiz

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında toplanan Birinci Dil Kurultayı’nın açılışının 85’inci yıldönümü olan Dil Bayramı’nda, Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği söyleşide Türkçenin korunmasının önemine dikkat çekildi. Dil Derneği iş birliğiyle düzenlenen etkinlikte, Adnan Binyazar, Feridun Andaç ve Cevdet İrketi, dil üzerine önemli paylaşımlarda bulundu. Nâzım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleşen etkinliğe, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de katıldı.


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan etkinlikte Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, yurttaşların, birbirini daha iyi anlaması, düşünce özgürlüğünün kurumlaşması için Türkçeye sahip çıkılması gerektiğine vurgu yaptı. Başkan Mustafa Bozbey, “Türkçe, dünya görüşü, kökeni, dini ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ortak iletişim aracıdır. Atatürk’ün, ulusumuz için bıraktığı bir miras olan dilimize sahip çıkmak, çok onurlu, kesinlikle vazgeçilemez görevimizdir” dedi.


“TÜRKÇENİN YOZLAŞMASINI ÖNLEMEK GÖREVİMİZ”


Dille birlikte, bağımsızlığın da geliştiğini belirten Başkan Bozbey, ulusların, özgür ve bağımsız olduklarında kendilerine ait bir dil kullanabildiklerini ifade etti. Başkan Mustafa Bozbey şöyle konuştu: “İşte bu nedenle, Türkçemizi titizlikle korumalı ve geliştirmeliyiz. Kültürümüzün gelişip, dünya kültürüyle bütünleşmesinin ön koşulu da, dilimizi korumak, zenginleştirmek ve yozlaşmaya uğramasını engellemektir.” Nilüfer Belediyesi olarak, Türkçe'nin yozlaşmasını önlemeyi görev edindiklerini kaydeden Başkan Bozbey, kurum olarak bu doğrultuda yaptıkları çalışmaları anlattı.


Türkçe'nin, teknoloji ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte tehlike altında kaldığını kaydeden Başkan Bozbey, “Örneğin sosyal medyada bazı kelimelerin kısaltılması ve bunların sürekli kullanılabilir hale gelmesi, dilimiz açısından en önemli tehlikelerden bir tanesi. Bizler, en azından çevremizdeki insanları uyarmakla hükümlüyüz diye düşünüyorum. Nilüfer Belediyesi olarak kurum içinde bu konuda duyarlılık gösteriyoruz” şeklinde konuştu. Başkan Mustafa Bozbey, Dil Derneği’nin kuruluşunun 30’uncu yılını da kutladı.


BİNYAZAR: SÖZLÜK, BİR DİLİN TANIĞIDIR


Zeki Baştürk’ün moderatörlüğünü yaptığı söyleşide söz alan Adnan Binyazar bir dilin en etkili tanığının, o günün sözlüğü olduğunu vurguladı. Binyazar şunları söyledi: “Bizim, 11. yüzyıla kadar sözlüğümüz yok. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, obaları ve evleri gezerek, dört ciltlik Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü ortaya çıkarıyor. Eğer Kaşgarlı Mahmud bunu yapmasaydı, belki de 13. yüzyılda insanlığın en önemli felsefecilerinden biri olan Yunus Emre ortaya çıkmazdı. Yunus Emre gibi bir şairin yetişmesi, böyle bir dilin var oluşuyla ilgilidir” dedi. Dillerin kökeninin, halk olduğunu ifade eden Binyazar, “Atatürk, 1928’de harf devrimi yaptı. Eğer biz, bugün burada oturup dilimizi kutluyorsak, bu Atatürk’ün eseridir. Bugün bizim nefis bir felsefe, roman, öykü, bilim dilimiz var” diye konuştu.


ANDAÇ: DİL, YAŞAYAN BİR ORGANİZMADIR


Dilin, yaşayan bir organizma olduğunu vurgulayan Feridun Andaç da, “Toplumun gelişiminin bütün safhalarının izlerini, biz dilde görüyoruz. Toplum, giderek mesleksizleşiyor. Toplumun eğitimde, mesleksizleşmesinde, kendi sanayisini kuramamasında, yaşadığımız açmazların hepsini biz, dilde de yaşıyoruz. Toplumun mesleksizleşmesi ve üretmemesi, onun gelişmişliğinin de göstergesidir. Dil, bizi bireysel kıldığı gibi, aynı zamanda toplumsallaştırır da. Dilin, canlı bir varlık olduğunu bize, edebiyat hissettirir. Dilin zenginleşmesi de, edebiyatın toplumsallaşmasıyla birlikte gerçekleşiyor. Bugüne kadar konuşulan 3 bin dilden yalnızca 78 tanesinin edebiyatı var. Binlerce dil içinden, 106 dil edebiyat üretebilecek derecede gelişmiş” ifadelerini kullandı.


Dilin, aynı zamanda insanların duygu ve yaşantılarını dışa vurumu olduğunu belirten Andaç, bir toplumun, kullandığı dil üzerinden tanınabileceğini söyledi. Dilin, sürekli değişim içinde olduğunu ifade eden Andaç şöyle konuştu: “Toplum değiştikçe, dil de değişiyor, yenileşiyor. Dilin kurduğu toplumun içinde kültür de vardır. Kültür, dille beslenir. Yazarlar, bir dilin güzelliklerini, çeşitliliklerini ortaya çıkarır. Bunu da bize en iyi veren, edebiyat yapıtlarıdır.” 

Söyleşide söz alan Cevdet İrketi de, Yusuf Yanç’ın “Karamanoğlu Mehmet Bey’i Arıyorum” şiirini okuyarak, konuşma dilindeki bozukluklara da dikkat çekti.