haber

DOSAB Termik Santrali’nin olası etkileri raporlaştırıldı

Bursa’da uzun süredir tartışılan DOSAB’ta yapılması planlanan termik santralin olası etkileri Nilüfer Belediye Meclisi’nde gündeme geldi.

 

Nilüfer Belediye Meclisi Çevre ve Kırsal Alan Komisyonu, Nilüfer Kent Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu ile Nilüfer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nce, yapılması planlanan DOSAB termik santrali ile ilgili rapor hazırlandı. Hazırlanan raporu,  Nilüfer Belediyesi Başkan Danışmanı Arca Atay, Nilüfer Belediye Meclisi’nde sundu.

 

Raporda DOSAB’ta yapılması planlanan ve kömürle çalışacak olan termik santralin, Nilüfer ilçesini çevre anlamında ne derece etkileyeceği, Nilüfer Belediyesi çevre politikalarına ne gibi olumsuz etkileri olacağı, bu etkileri aşmak için yapılması ve alınması gereken önlemlere yer verildi.

Raporda Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Kömürlü Termik Santralinde kömür, kireç taşı ve su kullanılarak bundan elektrik ve buhar elde edileceği,  kömürün yakılıp elektrik elde edilmesi sırasında ortaya gaz, toz ve külün çıktığı belirtilerek şöyle denildi:   “Yerli, düşük kalorili (3000 kcal) kömür kullanılacak olup yıllık tüketim 500.000 tondur. Alpagut, İsaalanı, Kepsut ve Dursunbey kömür havzalarından kamyonlarla getirilecektir (20 şer tondan 25.000 kamyon).  Kulanılacak olan kömürün kükürt ve kül oranı çok yüksektir.  Yakma işlemi sırasında çıkacak olan gazlar ve partikül maddelerin bir kısmını azaltmak mümkünse de bunların sıfırlanması mümkün değildir. Dünya üzerinde şimdiye kadar "sıfır" emisyonlu bir Termik Santral kurulamamıştır. En son teknoloji olduğunu varsaysak bile, günde 1.200 ton linyitin yakılacağı santralde kükürt dioksit, karbon monoksit ve karbon dioksit gazlarına ek olarak azot oksit gazları, ağır metaller, kazan yakma sıcaklığında parçalanmayan furan ve dioksinler gibi hidrokarbonlar ile partikül maddelerin atmosfere  günlük salınım miktarı 6-8 ton  arasındadır. Bu rakam yıllık bazda 2500 ton tehlikeli gaz ve partikül salımı demektir. Bu termik santralin  iklim değişikliğine katkı sunacağını söylemek yanlış olmaz.”

 

Emsal teşkil edecek

DOSAB’a kurulacak santralin diğer OSB’lere de emsal teşkil edeceğine dikkat çeken Arca Atay,  “Santralin, ilçe sınırlarımız içinde bulunan 6-7 OSB’ye de sıçraması halinde Nilüfer Belediyesi olarak 2020 yılına dek gaz emisyonlarını yüzde 20 azaltma projemizi de riske atma olasılığı doğar” diye konuştu.

Atay, bacadan çıkacak kükürt dioksit ve azot oksitlerin atmosfere salınımı sonucu asit yağmurlarının oluşacağını, bu yağmurların da  insan, bitki ve balıklar başta olmak üzere sucul ekosistem canlıları için  ölümcül tehlike oluşturduğuna dikkat çekti. Atay ayrıca oluşacak tonlarca kül atığına da dikkat çekerek bu kül yığınlarının çevreye radyasyon yayacağını belirtti.

Stanral için ihtiyaç duyulan günlük su miktarının 10 bin metreküp olduğunu vurgulayan Atay   “Her ne kadar bunu kendileri kabul etmese de, bu suyun Demirtaş barajı yada açılacak olan derin kuyulardan sağlanacağı tahmin edilmektedir” ifadelerini kullandı. 

 

Nilüfer de tehlike altında

Atay termik santralin tarıma etkilerini de şöyle anlattı:  “ İklim üzerindeki negatif etkileri, çıkaracağı toz, zehirli gaz ve neden olabileceği asit yağmurları ile meyve ve sebze üretimlerini olumsuz olarak etkileyeceği aşikardır. Bölgeye özgü şeftali, armut, zeytin, siyah incir ve enginarın geleceğini karartacaktır.”

Bursa’da zaten bir hava kirliliği olduğuna dikkat çeken Arca Atay,  kurulacak santralin Nilüfer’i de etkileyeceğini belirterek sunumu şu sözlerle tamamladı: “Bursa'daki bu yoğun muhalefete rağmen, aklanmaya çalışılan bu projeye Nilüfer Belediye Meclisi’nin de onay vermemesi, Bursa'ya ve Bursa halkına olan sorumluluğumuz, borcumuz ve tarihe not düşmek adına önemlidir diye düşünüyorum.  Her ne kadar bu termik santral Nilüfer İlçe sınırlarımız içinde değilse de bilimsel literatürlerde en önemli etki alanı olarak belirlenen 10 kilometrelik çap içinde Nilüfer ilçemiz de bulunmaktadır.  Nilüfer ilçesi, tüm mahalleleriyle, hem gazlar, hem asit yağmurları, hem de partikül madde açısından tehdit altında olacaktır. Bu tehdit, insanlar başta olmak üzere canlıların yaşamı, tarım alanlarımızda ürünlerimiz için de potansiyel tehlike demektir.”