Türk edebiyatında "İkinci Yeni" akımının öncülerinden Ülkü Tamer, Nilüfer Belediyesi tarafından Nâzım Hikmet Kültürevi’nde düzenlenen Şairin Şiir Evreni adlı söyleşide şiir dostlarıyla buluştu. Şair Ülkü Tamer, Efkan Dervişoğlu’nun sorularıyla hayatını ve "İkinci Yeni" akımını okurlarıyla paylaştı. 1950’li yıllarda "İkinci Yeni" akımına öncülük eden Ülkü Tamer, bu akımın kalıpların dışına çıkılması için başladığını belirterek, “İkinci yeni ilk başladığında gerçekten bir takım eski şiir anlayışını yıkmak adıyla demeyeyim de, değiştirmek, şiire yeni olanaklar getirmek amacıyla başladı. Çok şey karma karışıktı. Hepimiz gerçekten anlaşılmaz, bazen kendimizin bile anlamadığı şeyler karaladık o sıralarda. Yani bu bir akımın başlangıcıydı. Bir yerde bilinçli, bir yerde bilinçsizce ama bu bir açıdan gerekliydi. Yani belli bir takım kalıpların dışına çıkmak için gösterilmiş bir çabaydı,” dedi.
Türk şiirine değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olduklarını belirten Ülkü Tamer, “Sonunda herkes daha duruldu, arındı. Kendi şiirini, kendi sesini buldu. Mesela ortaya bir Cemal Süreyya çıktı kendi özgün şiiriyle. Bir Turgut Uyar çıktı. Daha önce o yazdığı şeylerden arınmış pırıl pırıl bir Edip Cansever çıktı. Yani baştaki o karmaşalık kaçınılmaz bir karmaşaydı. Ama sonra şairler kendi seslerini gerçekten bulunca her şey yerli yerine oturdu,” şeklinde konuştu.
"İkinci Yeni" akımıyla şiirde verilmek istenen duyguyu anlatmak yerine, o duyguyu okuyucuya hissettirmek istediklerini belirten Ülkü Tamer şiir yazarken her şeyden ilham alınabileceğini söyleyerek, “Bir şeyler tetikliyor bir şiiri yazmak için. Mesela otobüsün penceresinde gördüğümüz bir yaşlı adamın yüzü ya da başka bir şey. Küçücük bir şey tetikliyor ve size bir kapı açıyor ama ondan sonrası şairin işleyişine kalıyor,” dedi.