Nilüfer Belediyesi
Semih Gümüş’ün kolaylaştırıcılığını yaptığını söyleşide ünlü yazar, üzerinde 6 yıl çalıştığı romanı ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ hakkında okurlarıyla sohbet etti. Yoğun ilgi gören söyleşide Pamuk, 52 yıl aradan sonra ilk kez geldiği Bursa’nın çok değiştiğini ve geliştiğini ifade etti. Son kitabı ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ı 6 yılda yazdığını ifade eden Pamuk, “Bir kitaba başlarım ama araya birçok konu girer. Bu kitabı yazmadan öncede 6 yılda birçok makale, önsöz ve yazı yazdım. Ama bitirmeye karar verdiğimde son 6-8 ay her şeyden ilişiğimi keserim. Gazete okumam, televizyon izlemem, arkadaşlarımı daha az görür ve işime konsantre olurum. 40 yıldır roman yazıyorum ve senede ortalama 200 sayfa yazmaya gayret ederim,” diye konuştu.
Kitap boza satışlarını arttırdı
Son kitabı “Kafamda Bir Tuhaflık’ta İstanbul’da bir boza satıcısının 40 yıllık hikâyesini anlattığın ifade eden Pamuk, “Herkesin hayatı ülke şartlarına göre birbirine benzer. Bu romanı yazarken hayat hikâyelerinin bir birine benzerliğini gördüm,” dedi.
Roman sanatının milli kültürün ürünü olduğuna dikkati çeken Orhan Pamuk, “Roman sanatı her zaman orta sınıfı ele alır. Alt sınıfa roman yazarın ideolojisine göre eğilim gösterir. Bu romanda Bozacı Mevlud’u bir birey olarak topluma göstermek istedim. Kitapta din, yasaklar, kendini kandırmalar, gelenekler gibi konuları irdelemek için boza iyi malzemeydi. Boza satışlarında artma olduğunu öğrendim. Yılbaşı akşamı kapıma çağırdığım bozacı da bunu bilmeden de olsa esprili şekilde doğruladı,” diye konuştu.
“Dünya Türkiye’nin hayatını yaşamaya başladı”
Kafamda Bir Tuhaflık kitabının bir İstanbul romanı olduğunu vurgulayan Pamuk, “Bu roman da şehrin dokusunu, değişen akımları, siyasi, ideolojik akımları ele aldım. Ben bir şehir romancısıyım ama günlük hayatı ve değişimi yazıyorum. Günlük hayattan bazı kesitleri hatta siyasi düşünceleri de kitaba taşıyarak cesur olmaya çalışıyorum. Kitaplarımdan okurların zevk alması çok önemli. Post modernizm, hayatımda çok önemli değil. Bir romancının görevi ülkedeki herkese eşit mesafede bakmak ve anlamaktır. Dünya değişiyor ve yaşam tarzları da buna paralel değişim gösteriyor. Türkiye’nin hayatı dünya hayatına örnek olmaya başladı. Ülkemizdeki çatışmalar, din, gelenekler dünyanın da sorunu olmaya başladı. Türkiye her yönüyle cennet ama tanıtamıyoruz. Kısacası Türkiye’nin sorunları ve hayatı dünyanın bildiği bir durum olmaya başladı. Onun için kitaplarım ve içerdiği konular dünyanın çeşitli ülkelerinde sevilmeye başladı. Artık dünyanın her yerindeki insanlar kitaplarında kendilerinden bir şeyler bulmaya başladı. Bizim hayatımız herkese benziyor ve herkes okuyor,” şeklinde konuştu.
“Eskiler yeni kuşakları hiçbir zaman beğenmez”
Roman yazmak için konuyu iyi bilmek gerektiğini vurgulayan Pamuk, “İstanbul’a göçü yıllardır görüyoruz. Göç edenlerin hepsinin hikâyeleri hemen aynı. İnsanlarla konuşmalı hikâyeyi daha iyi anlayarak anlatmalısınız. Bu kitapta zor olan taraf 40 yıllık değişimi net olarak sınırlı sayfalarla anlatmaktı. İnsanların hayatında hep bir mücadele vardır. Değişimler gelişimler görüşleri de bakış açısını da değiştirir. Örneğin eski ve genç yazarlar fikir ayrılığı yaşarlar. Yaşlılar gençleri hep eleştirir ve yaptıklarını beğenmez. Oysa zaman değişmiş ve kullanılan araç gereçlerde, malzemeler de değişime uğramıştır. Yeni kuşak her zaman eskileri aşar,” diye kaydetti.
Nâzım Hikmet Kültürevi’ne övgü
Ünlü yazar söyleşiyi gerçekleştirdiği Nazım Hikmet Kültürevi’ne de övgüler yağdırdı. Nâzım Hikmet Kültürevi’nden çok etkilendiğini kaydeden Pamuk, “Böyle yerlerin hep Avrupa’da olduğunu sanıyordum. Nilüfer’de olması beni çok sevindirdi. Buralara sahip çıkın ve sayıları artsın,” ifadelerini kullandı. Söyleşi sonunda Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Orhan Pamuk ve kolaylaştırıcı Semih Gümüş’e çiçek vererek teşekkür etti.